15 Kasım 2011 Salı

şans'ım..








yaklaşık 3 ay kadar önce kendisi 2,5 aylıkken birbirimize merhaba dedik.satın aldığımız dükkana girdiğimizde aklımda her hangi bir cins yoktu. aslında bir pet shop tan kendime bir arkadaş seçmek hiç mantığıma uygun değildi. resmen eziyet ediliyordu. çuvallar içerisinde çoğu kez kaçak yollarla getiriliyorlar ve havasız, hijyensiz, küçücük kafesler içerisinde haftalarca, aylarca mahsur kalıyorlar. bu ve buna benzer nedenlerle bu hayvan tacirlerine para ödemek hiç kabul edebildiğim bir şey değil. ancak 6 yaşlarında bir kedimin olması beni mecbur etti. çünkü yaşı olabıldıgınce kucuk olması kedım pakıze'nın ona uyum saglamasını kolaylastıracaktı.uzun lafın kısası kızımla ilk görüşte birbirimizi çok sevdik. cinsini sorduğumda; 'cavalier king charles spaniel' olduğunu  söylediler. şu an bir çırpıda söyleyebiliyorum. ancak anlamam bir hayli güç olmuştu. kısaca cavalier olarak geçsede uzantısındaki king charles'dan (kral charles) ingiliz soyundan geldiğini anlayabildim.-çokzekiyim:)- kendısını the tudor dızısınde kral henry'nın  3. eşi jane seymour'a hediye ettiğini görebilirsiniz. ancak bu dizinin konu aldığı yıllar 1530 lar diye hatırlıyorum. ırkımızın ün kazanması sanırım bıraz zaman almıs. cunku ingiltere kralı II. charles'ın favorisiymiş. eski ismiyle toy spaniel.. yetiştiriciler van dyck'ın kraliyet ailesine ait resimlerinde var olan cinse benzer spanieller elde etmek istemişler ve bunun içinde english toy spaniel'in bir alt tipi olan king charles ile cocker spaniel arasında çaprazlamalar sonucu elde edilmiş. uzun tüylü, uzun kulakları bana saçları iki yandan toplanmış küçük kız çocuklarını hatırlatıyor. bazende tam aksi, kafasının üstündekı tuyler dagılınca cızgı fılmlerdekı çılgın profesor karakterlerıne benzıyor.:) benzetmelerım bır yana kesınlıkle cok duygusal bır ırk. onu sadece çok sevmeniz yeterli. sosyal hayata uyum sağlamasının ilk şartı bu.







 


merhaba,

uzuncaaa bir zamandır düşündüğüm başlangıç için bugün uygun zamanmış..
zor olsada bu 'hoşgeldim' yazısını yazıyorum.
hep başlamak zor gelmiştir bana zaten sonrası çorap söküğü gibi..
okula başlamak, ödeve başlamak, çalışmaya başlamak, temizliğe başlamak bla bla:)
ama başladım işte..
lisedeyken bir kompozisyon sınavında sürenin yarısından fazlasını düşünerek ve kendimi motive etmeye çalışarak geçirmiştim:) ama sonuç mükemmeldi. adını şuan hatırlayamadığım despot edebiyat hocamızın gözünde başarılı bir yazar prestijine ulaşacak kadar mükemmeldi. gerçi kendisi bana bu övgülerde bulunan ilk edebiyat öğretmenim değildi. öncesinde ortaokuldayken yani 7. sınıftayken de aynı sempatiyi yakalamıştım türkçe öğretmenimizden. haklımıydılar acaba? yada o zamanlar gerçekten iyi yazabiliyor, iyi kurgulayabiliyorken geçen zaman beni köreltti mi?-bilemiyorum.-oysa bir yazar olmanın hayalini o zamanlardan beri içimde taşıyorum.
bu bir başlangıç mı? olabilir!
zaman içinde belki körelmedim ama içime kapandığım bir gerçek. dışıma ördüğüm duvar varkende cümlelerimle varolabilirim..